19 Temmuz 2024

Bahçeli bu kez de "silah" gösterdi

Bahçeli, bir kez daha Erdoğan'a üstü örtülü bir mesaj yolluyor gibi görünüyor. Deyim yerindeyse "silah gösteriyor"!

Hamza Özel Kuvvetler Komutanı Seyf Polat ve Süleyman Şah Tümeni Komutanı Muhammed Cesim'in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile görüşmesinden

Esad rejimine karşı savaşsınlar diye eğitip donattığımız bir ordu var: Suriye Milli Ordusu adını taşıyor, daha önceki adı Özgür Suriye Ordusu idi.

Bu isimdeki "özgür" kelimesi kimi rahatsız etti de yerini "milli" kelimesi aldı, bilmiyorum.

Sanırım Türkiye'ye hâkim olan "zamanın ruhunun" bir sonucu olmalı.

Milletin aklına "özgür" filan gibi kelimeleri sokmayalım diye düşündüler herhalde.

Benim açımdan bakınca "ha Ali Veli, ha Veli Ali"!

Sonuç olarak Türkiye'nin eğittiği, silahını verdiği, maaşını ödediği, iaşe ve ibatesini sağladığı bir silahlı güç bu.

Memlekette hiçbir şey şeffaf olmadığı için bu konuda da bir açıklık yok.

80 ile 100 bin kişilik bir ordu bu.

İhtiyaçlarını Türkiye karşılıyor, kaç lira harcıyoruz, bunun ne kadarı savunma bütçesindeki ödeneklerden karşılanıyor ne kadarı örtülü ödenekten aktarılıyor, bilmiyoruz.

Vergilerimize sahip çıkması gereken TBMM de bilmiyor.

Hatırlarsınız, bu ordunun mensuplarından bazıları Libya'ya savaşmaya da gönderilmişti; döndüklerinde T.C. vatandaşlığı vaadiyle! Bu vaat tutuldu mu, kaç SMO mensubu T.C. vatandaşlığına alındı, bu konuda da ağızlarda kilit var.

SMO büyük ölçüde Suriyeli Türkmen ve Arap milisleri bir araya getirdi. Düzenli bir ordu gibi görünmekle beraber, bildiğimiz ordulara da pek benzemiyorlar. Başıbozuk bir halleri de var.

Bu SMO çatısı altında faaliyet gösteren Hamza Özel Kuvvetler Komutanı Seyf Polat ve Süleyman Şah Tümeni Komutanı Muhammed Cesim önceki gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ziyaret etti. Ziyarette Suriye Türkmen Dernekleri Federasyonu Başkanı Tarık Sulo Cevizci de bulundu.

Aynı heyet iki gün sonra da suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'yı da teknesinde ziyaret etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir yolunu bulup Esad ile anlaşarak ABD kontrolündeki PKK – YPG'nin "devletleşme çabasını" engellemek istediği bir dönemde bu iki ziyaretin bir anlamı olmalı.

Yabancı bir ordunun iki üst düzey komutanının bir siyasi partiyi ve bir suç örgütü yöneticisini ziyareti Dışişleri'nin ya da Millî Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay'ın bilgisi altında mı yapıldı, bilmiyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler de büyük olasılıkla bu ziyaretten bizler gibi sonradan haberdar oldular.

İki komutanın, suç örgütü liderini ziyareti sırasında çekilen fotoğrafta masanın üzerinde kocaman bir kasatura da var.

Bahçeli'nin attığı her adımın bir anlamı var.

Böyle küçük gösterilerle Sinan Ateş davasını nasıl yönlendirebildiğini gördük.

Ardından el öpen polis müdürleri geldi, şimdi de Suriye Milli Ordusu'nun iki komutanı.

Bahçeli, bir kez daha Erdoğan'a üstü örtülü bir mesaj yolluyor gibi görünüyor. Deyim yerindeyse "silah gösteriyor"!

Ben Erdoğan'ın yerinde olsam bu gösterilerden hiç hoşlanmazdım.

Eline silah verip, her türlü masrafını karşıladığımız 100 bin kişilik bir ordunun iki önemli komutanının, Türkiye'de siyaset sahnesinin içine böyle dalması herkesi rahatsız etmeli.

Başta da Cumhurbaşkanı'nı!

* * *

Milli Eğitim'in iflası

Türkiye, Erdoğan'ın iktidarında insan kaynaklarını tüketmiş bir ülke olmaya doğru hızla ilerliyor

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları gösterdi ki Türkiye'de eğitim sistemi çökmüş.

Bu sınav sadece yükseköğretim kurumlarına kimin gireceğini belirlemiyor, aynı zamanda lise eğitimimizin genel düzeyini de tartışmasız bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu yıl adaylara Türkçe testinde 40 soru soruldu. Ortalama doğru yanıt sayısı 21,5.

Türk milli eğitimi, Türkçe dersinden 10 üzerinden ancak 5 alabilmiş anlamına geliyor bu.

Sosyal bilimler testinde 20 soru soruldu. Ortalama doğru yanıt sayısı 9. Milli Eğitim sınıfta kalmış demek.

Temel Matematik testinde 40 soruda doğru yanıtlanan soru sayısı 7,955. Matematikten de çaktı yani.

Fen Bilimlerinde, 20 soruda doğru yanıt ortalaması 3,478.

Matematikte Alan Yeterlilik Testi'nde sorulan 40 soru, doğru yanıt ortalaması 5,547.

Fen Bilimleri Alan Yeterlilik Testi'nde fizikten 14 soru sorulmuş, doğru yanıtlanan soru sayısı 2,247. Kimyada 13 soru sorulmuş, doğru yanıt ortalaması 1,457.  Biyolojinin 13 sorusunda doğru yanıt ortalaması 2,324.

Türk Dili ve Edebiyatı Alan Yeterlilik Testinde 24 soruda doğru yanıtlanan soru sayısı 5,935.

10 soru sorulan Tarih – 1 testinde 2,484 doğru yanıt var. Coğrafya – 1'de 6 soruda ortalama doğru yanıt sayısı 2,103.

Tarih – 2 testinde 11 soruda 2,076, Coğrafya – 2 testinde 11 soruda 2,416 doğru yanıt ortalaması var.

12 soruluk Felsefe sınavında doğru yanıt sayısı 1,964.

Ve sıkı durun: Dindar nesil yetiştirme peşindeler ama 6 soruluk Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testinde ortalama doğru yanıt 1,275.

Bu sayı kalabalığı canınızı sıkmış olabilir ama canımızı asıl sıkması gereken şey, Milli Eğitimin iflas etmiş olması.

Bu ortalamaların üstünde doğru yanıt yapan çocukların da ne kadarı ileride Türkiye'de kalacak, meçhul.

Türkiye, Erdoğan'ın iktidarında insan kaynaklarını tüketmiş bir ülke olmaya doğru hızla ilerliyor.

Ülkemiz için gerçek beka sorunu bu.

Bu bozuk eğitim düzenini bugün değiştirebilecek gücümüz olsa bile olumlu sonuçlarını alabilmemiz için en az bir nesil geçmesi gerekecek.

Böyle bir ülkede Milli Eğitim Bakanı, matematik ve fen derslerini hafifletecek müfredata geçmekle övünüyor.

Biraz daha hafiflerse çocuklar toplama çıkarma bile yapamayacaklar.

Kim bilir, belki de rejimin istediği da budur: Eğitimsiz, cahil kitleler yaratıp, onların oylarıyla iktidarda kalmaya devam etmek.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Asgari ücreti unutun, Kudüs’ün fethi yakın!

Önümüzdeki aylar boyunca Esad’ın devrilmesinden siyasi kazanımlar elde edebileceği ile ilgili hamasete gaz verilecek, dini ve milli duygular köpürtülecek. Bu politika, Erdoğan yönetimine, ekonomideki beceriksizliklerini örtmek için ihtiyaç duyduğu illüzyonu sağlayabilir mi?

Yolsuzluk ekonomisinin bedelini ücretli öder

Asgari ücretin daha yüksek belirlenmesinin, enflasyonla mücadeleye zarar vereceğini savunanlar var. Eğer Türkiye’deki enflasyonun işçi ücretlerinden kaynaklandığına inanacak olursanız bu görüşlere hak verebilirsiniz. Oysa ekonomide kötü giden her şeyin bir tek sorumlusu var: Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan muradına erecek gibi

Suriye’deki gelişmelerin ardından AKP il kongrelerinin öne alınması da hesaba katılırsa ekonomide düzelme sinyalleri gelmeye başladığı anda öne alınmış bir seçim için konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor

"
"